28 Haziran 2014 Cumartesi

REGİSTAN MEYDANI-SEMERKAN

Registan Meydanı-Semerkant
Şehrisebz’de yapılan heybetli Aksaray ve Semerkant’ta o dönem için en büyük cami kabul edilen Bibihanım Camisi benzersiz inşaatlardandır. Maalesef, bu iki güzelim binaların sadece bazı parçaları korunmuştur.
          Timurilerin damgasını bastığı ve Orta Asya’nın Rönesans’ı olarak adlandırılan XV. yüzyıldan bizim dönemimize kadar kendi cazibesi ve güzelliğini koruyan abideler ulaşmıştır. Buhara (1417) ve Semerkant (1420) ta ki Ulugbey medreseleri, Şah-ı Zinde külliyesine giren mimari inşaatlar, Şehrisebz’deki Kökgümbaz mescidi (1435) bunların içindedir.

XVI.yüzyılda gelişmiş şehirlerden biri de Taşkent’tir. Bu dönemde XV.yüzyılın ikinci yarısında kurulmaya başlayan Şeyh Havendi Tahur ve Yunushan türbelerinin yapımı tamamlandı. Barakhan medresesi ve Şeyh Ebu Bekir Muhammed Keffali Şaşi türbesi inşa edildi.
XVI. yüzyıl mimarisinde geçmiş dönemlerin geleneklerinden geniş anlamda istifade edilmiştir. 1514 yılında Buhara’da kurulan Mescid-i Kelan’ın yüksek seviye ve maharetle süslenmesi fikrimizi kanıtlar. Minare-i Kelan’dan okunan ezan sesi bütün Buhara’ya duyulurdu. Minarenin etrafı genişçe bahçe ve üstü kubbeyle kapatılmıştır. Burada namaz kılmışlar.
O dönemin mimarları biraz küçük olan mahalle mescitlerini kurarken dahi var olan mimari geleneklerden yararlanmışlar. XVI. yüzyılda inşa edilen Baland ve Hace Zeynetdin mescitleri sanat bakımından XV. yüzyılda Semerkant’ta bünye edilen en güzel abidelerle boy ölçüşebilir. XVII. yüzyılın sonlarında bölgede başlayan ekonomik, politik ve kültürel bunalım gitgide merkezi devletçilik tarihinin yıkılmasına neden oldu. Bu dönemde Buhara amirliği, Hive ve Kokan hanlıkları arasında sadece Hive’de el işleri, sanayi ve şehircilik biraz gelişti.
Hive mimarlığı kendine özgü üslup ve sanatıyla Orta Asya’daki diğer inşaatlardan ayrıcalık taşır. Örneğin, Hive mimarlığında tabiat tasviri siyah boyayla sınırlanan beyaz boyalarda tasvir edilmiştir. Genel manzara ise her yerde olduğu gibi mavi olarak korunmuştur.
Şimdiki Hive’nin İçen kale’sindeki anıtların birçoğu XIX. yüzyılda inşa edilmiş olup, kale duvarları ve kapıları, ticaret kaldırımları, han sarayı ve birçok medrese ve mescitleriyle gerçek bir Doğu ortamını meydana getirmiştir.
XVIII. yüzyılın sonlarında yeniden yapılan ve genişletilen Cuma mescidi dört taraftan tuğladan örülmüş duvarlarla çevrili olup, 227 sütunun kaldırdığı eyvandan ibarettir. Uzmanların tespitine göre, 24 sütun X-XII. yüzyıllara ait olup, Hive’ye özgü ağaç oymacılığı geleneklerine göre yapılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder