17 Temmuz 2014 Perşembe

KURMANCAN DATKA FİLM OLUYOR

-DAĞLARIN KRALİÇESİ OLARAK BİLİNEN EFSANEVİ KIRGIZ SAVAŞÇI KADIN ''KURMANCAN DATKA'' NIN HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI FİLM.
-Kendi öz oğullarının gözünün önünde asılışını izleyip vatan ve din uğruna feda olsunlar diyebilecek yücelikte bir savaşçı.
-Selahattin İbni mevlana siracüddin hz.lerinin talebesi.



Hayatı ve başarısı dönemin şartlarında gizlidir
Sultan İkinci Abdülhamid Han’la aynı dönemde yaşayan Kurmancan Datka’nın emeğini ve gayretini anlayabilmek için yaşadığı yıllara kısaca bir göz atmakta fayda var.
Sömürgeci devletler, 19.yy.da buhar makinasının icadı ve buna paralel olarak gelişen Sanayi Devrimi’ni müteakip başka coğrafyalara gözlerini dikerler. Bu hedeflerine ulaşmak için hiç de insanî olmayan uygulamalarını tatbik etmeye başlarlar. Bu çerçevedeki sömürge hedefleri doğrultusunda Hindistan’ı işgal eden İngilizler, Türkistân coğrafyası üzerinde de plânlar yapmaya başlamışlardı. Bu durum, bulunduğu kıtanın tartışmasız tek hâkimi olmak isteyen Rusya’yı rahatsız etmiş; kendisinin peyki (bağlı devlet) olmayı kabullenmeyen irili – ufaklı pek çok milletin topraklarını kanlı baskınlarla ele geçirmeye başlamıştı. İşte Kırgızlar da bu zulümden payını alanlardandı.

Özbeklerle birlikte Hokand Hanlığı’nı oluşturan Kırgızlar, Rusya’ya karşı sert ve kararlı bir duruş sergilemişlerdir. Bu duruşun mimarı Alimcan Datka ve onun hanımı olan Kurmancan Datka’dır.
Alimcan Datka’nın vefatından sonra Kurmancan Datka Kırgızların lideri olacaktır.
Zor yılların kahraman validesi olur
Eşinin vefatından sonra Kurmancan Hanım Kırgızların lideri olur. Kurmancan Datka bundan sonra, savaşlara bil-fiil katılır. Onun döneminde Ruslar, Hokand Hanlığını işgal etmişlerdi; fakat bir yer vardı ki orası Rusların egemenliğini asla kabul etmiyordu. Bu yer, liderliğini Kurmancan Hanım’ın yaptığı Altay Vadisi’ydi. Ruslar, bu bölgenin acilen ele geçirilmesini istiyorlardı. Bunun için General Skobelev komutasındaki bir orduyla Altay Vadisine askeri harekâta geçtiler. İki ordu arasında savaş Altay Vadisi’nde başladı.
Kırgız ordusunun başında Kurmancan Datka’nın oğlu Abdullah Bey bulunuyordu. Savaş Kırgızların lehine sürerken, kendisi de bir Kırgız olan İman Kulu’nun Kurmancan Datka ve oğlu Abdullah Bey’in savaş planlarını Ruslara gizlice vermesi neticesinde Ruslar’a esir düştüler.
Diplomatik başarısı halkına 30 yıl kazandırır
Ancak acımasız bir adam olan Rus Generali Skobelev, Kurmancan Datka’ya esir gibi değil, misafir gibi muamele etmiştir. Bunda Kurmancan’ın sakin, cesur ve dik duruşunun etkisi varsa da, asıl tesirin manevî olduğu; şeyhine olan manevî bağlılığının onun etrafına böylesine vakur bir tesirin oluşmasına vesile olduğu da zikredilmektedir.
Kurmancan Datka esir olmasına rağmen, anlaşmanın kendi köyünde, kendi mekânında yapılmasını istemiş ve isteğini kabul ettirmiştir. Kendi evinde Ruslar’ı olağanüstü bir misafirperverlikle ağırlayan Kurmancan, böylece psikolojik bir üstünlük sağlayarak, anlaşmanın büyük bir oranda kendi istediği şartlarda şekillenmesini sağlamıştır. Yapılan bu anlaşmaya göre, halkın hayat tarzına ve İslâm dinini yaşamasına artık Rus idaresi karışmayacak ve baskı uygulamayacaktır. Hokand Hanlığı kendi içişlerinde bağımsızolacak, isyan olursa bütün halk değil, sadece isyan edenler cezalandırılacaktır. Kırgızlar da bu hayat tarzı içinde Rus idaresini kabulleneceklerdir.
Bu anlaşma tam bağımsızlık yerine bir teslimiyet anlaşması gibi görünse bile aslında, hadise göründüğü gibi değildir. Dönemin şartları düşünüldüğünde yapılabilecek en uygun anlaşma olduğu görülecektir.
Abidevî bir son
İmzalanan bu protokol çerçevesinde tam 30 yıl boyunca ülkesini iç işlerinde bağımsız bir şekilde yöneten Kurmancan Datka, 1907 yılında 96 yaşında hakkın rahmetine kavuştu. Vefat ettiğinde torunlarının sayısı 100’e yaklaşmıştı. Vasiyeti üzerine mürşîdi Salâhuddin İbn-i Mevlânâ Siracüddîn’in (k.s.) ayakucuna başı gelecek şekilde defnedildi. Bu vasiyeti ile Kurmancan Hanım, bütün insanlığa; mânâ sultanlarının yanında madde sultanlığının hiç bir şey ifade etmediğini, insanların; ancak mânâ sultanlarının eteğine yapışmakla kurtulabilecekleri mesajını vermiştir.



Kamera arkası



KIRGIZ SİNEMASINA DAİR (Uğur Özen yazdı)
1941’de doğduğu kabul edilen Kırgız sineması, Sovyet döneminin sağladığı olanaklarla yetişen sinemacılarla yaşadığı parlak dönemi, bağımsızlığın ardından yitirdi. 2000’li yıllarda toparlanma sürecine giren Kırgız sineması, bugünlerde ihtişamlı günlerini andıran yapımlarla gündemde.
Kırgız sineması dünyanın sinemayla tanışmasından yarım asır sonra ortaya çıktı. 17 Kasım 1941'de Frunze Aktüalite Film Stüdyosu'nun kuruluşu aynı zamanda Kırgız sinemasının doğuşu kabul ediliyor.
İkinci Dünya Savaşı tüm hızıyla sürerken, Rus sineması etkisinde Sovyet yönetiminin sağladığı olanaklarla yetişen Kırgız sinemacılar, başarılı yapımlara imza attılar. Birbiri ardına gelen kurmaca ve belgesel filmler, güçlü anlatımlarıyla Kırgızistan’ın adını dünyaya duyurdu.
60'lı yıllar mucizeye tanık oldu
1960’lı yıllara gelindiğinde Kırgız yönetmen kadroları ortaya çıktı. Melis UbukeyevTölömüş Okeyev, Gennadiy Bazarov, Bolot Şamşiyev bu dönemin önemli yönetmenleri idi. Önceki kuşağın başlattığı Kırgız sinemasını geliştiren 1960’ların genç yönetmenleri, bütün Sovyetler Birliği'nde sinema alanında patlama yapan isimler arasına girdi. Bu dönem sinemada “Kırgız Mucizesi” olarak yerini aldı.
Belgesel alanında da Tölömüş Okeyev'in “Atlar”, Bolot Şamşiyev'in “Manasçı” ve “Çoban” filmleri, Algimantas Vidugiris'in “Kumdan Kaleler” adlı filmleri dönemin kült yapıtlarından.
Bu dönemde kurulan Kırgız Film Stüdyosu 500’den fazla filme imza atarken, ilk renkli Kırgız filmi “Saltanat” 1955'de çekildi.
300 salondan 50 salona
1988 yılı itibariyle ülkede sinema sektörü duraklama dönemine girdi. Bu tarihten sonraki 7 yılda, ancak bir film “Bulutlar” beyaz perdeye aktarıldı. Sovyet döneminde Kırgız Filmbünyesinde yılda 2-3 film üretilirken ülkede yaklaşık 300 sinema salonu vardı. Günümüzde ise sinema salonu sayısı 50. Ancak ülkede sinemaya olan ilgi her geçen gün artıyor.
Kırgizistan Sinematografi Departmanı Başkanı Muktali Bektenaliyev, Kırgız sinemasının son yıllarda yeniden bir kıpırdanma yaşadığına dikkat çekti. Muktali Bektenaliyev şöyle konuştu: "Son 2-3 yıl içinde Kırgız sineması yeniden uyanış dönemi yaşıyor. Eğer, kıyaslayacak olursak, Sovyet dönemine göre, şu an sinema hızlı tempoda gelişiyor.
Bir önceki yıl ülkede bir yılda kısa ve uzun metrajlı yaklaşık 100 film çekildiğini gördük. Tabii bu filmler özel ve devlet stüdyolarında çekilenlerin toplamı. Devlet sinema stüdyolarında ise Sovyet döneminde 2 kısa ve bir de televızyon film çekiliyorsa, şuan bu sayı 3-4 filme çıktı."   
Kırgız sineması önemli yapıtlar hazırlığında
Kırgızistan'da artık toplumsal düzeni eleştiren filmler de yapılabiliyor. İmgesel anlatımla mevcut düzenin nereye gittiğini sorgulayan  “Belirsiz Yol”, günümüz eleştirel sinema filmleri içinde ilkler arasında. Geçtiğimiz yıl iyiden iyiye toparlanmaya başlayan Kırgız sinema sektörü uzun metrajlı, önemli filmlere imza atmaya hazırlanıyor.
Geçen yıl tamamlanan uzun metrajlı film “Kurmancan Datka”nın ardından, bu yıl yine devlet desteğiyle, ünlü devlet adamı İshak Razakov hakkında bir film çekimi de başlayacak.
Yakın dönemde Kırgız sinema tarihinin en önemli isimlerinden olan Tölömüş Okeyev'in adı verilen Kırgız Film Sinema Stüdyosu gelecek vadeden oluşumlardan.
Ülke sineması gelişiyor
Kırgızistan'da 2013 yılında bir milyonu aşkın sinema bileti satıldı. Bu rakam, ülke sinemasının gelişimini gösteren önemli bir rakam. Festivaller de boy göstermeye başlayan genç sanatçılar da, ülkedeki sinema eğitiminin başarısını kanıtlıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder