Türk tarihinde yaklaşık 3 bin yıldır devam eden gelenek... KARTAL AVCILIĞI
Kırgız kartal yetiştiricileri henüz uçmayı bilmeyen küçük kartal yavrularını yuvalarından alıp avcılık ve spor müsabakaları için yetiştiriyorlar. Bir çırpıda koca bir kurdu yakalayıp öldüren bu yırtıcı kartallar Kırgız'ların ellerinde sanki evcil hayvanlar gibi uysal ve eğitimli duruyorlar.
Dünya'da geleneksel olarak sadece Kırgızistan Kazakistan ve Moğolistan'ın bir bölümünde yapılıyor.
Özet
Kırgızlarda alıcı kuşlar arasında yer alan kartalın yakalanarak eğitilmesi, beslenmesi ve avlanması ile ilgili terminoloji, güncelliğini bugün de devam ettiren folklorik dil unsurlarıdır. Kartalla avcılığın yanı sıra diğer alıcı kuşlarla avlanma usullerine yönelik terminolojinin kimi zaman yazılı ve sözlü basında yanlış kullanıldığı görülmektedir. Teknoloji, sanayi vb. iletişim araç ve gereçlerinin gelişmesi neticesinde bu tür avlanma tarzını meslek haline getirenlerin sayısı gün geçtikçe azalmaktadır. Yeni kuşağın ilgisinin azalması neticesinde dile dayalı terminoloji ya yanlış kullanılmakta ya da unutulmaya yüz tutmaktadır. Av ve avlanma usulleriyle beraber ortaya çıkan inanç, gelenek- görenek, giyim kuşam, beslenme biçimi her şeyden önce tarihi kültürel zenginliklerdir. Bu nedenle alıcı kuşlar ve kartalla avcılığa dair dil, etnografik unsurların araştırılarak gelecek kuşaklara aktarılması dilciler kadar budunbilimci ve halkbilimcinin de görevleri arasındadır.
0. Giriş
Yeryüzünde insanlık tarihi kadar eski ve onun varlığıyla özdeşleşen av ve avcılık, neolitik çağdan kalma mağaraların gün ışığı görmemiş duvarlarında, kemiklerde, kayalıkların yassı yüzeyinde ilkel sanatçılar tarafından konu olarak ele alınıp resimlenmiştir. Avlanan hayvanlar (geyik, yaban domuzu, elik vd.); insanoğlundan üstün yetenekleriyle (gücü, hızı, uçabilme vd.) korkulan, saygı duyulan kimi zaman da kutsanan varlıklara dönüşmüştür.
Pazırık Kurganı, Sibirya, Moğolistan, Kazakistan’da (altın elbiseli adam vd.) yapılan arkeolojik kazılarda ele geçen toka, kemik, eyer, altın ve gümüş kemer vd. eşyalar üzerindeki kuş, yırtıcı hayvan motifleri; Türk halklarında avcılığın bir meslek, yaşam biçimi, geçim kaynağı, spor ve savaş sanatı olarak algılandığını göstermektedir.
Kırgızistan’ın farklı bölgelerinde yapılan arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkan kemik ve silahlar üzerinde, kaya ve taşlardaki petrogliflerde av ritüellerine rastlanmaktadır. Sözlü halk dilinden günümüze kadar gelen destan, efsaneler arasında önemli yer tutan Koca Caş Destanı ve VII- IX. asırlararası Çin tarihi kaynaklarına göre Kırgızlar yalnız hayvancılıkla değil, avcılıkla da hayatlarını devam ettirmişlerdir. Ceylan, geyik, karaca avlamışlar, yönetimlerine giren halklardan vergi olarak sincap ve kunduz derisi almışlardır. Avcı yaşam tarzı günümüz Kırgızistan’ının dağlık bölgelerinde halen güncelliğini devam ettirmektedir.1
Kırgız boy adlarından ikisinin Kuşçu ve Balık kartalı olduğu görülmektedir. Bir toplumdaki avcıların alıcı kuşları eğitme, yetiştirme ve avlanmadaki beceri ve ustalıkları babadan oğla geçen bir meslek haline gelmiş, bu durum zamanla boy adına dönüşmüştür. Yine bürküt adına dayalı toponim adlarının Bürküt-Uya (Kartal Yuvası), Bürküt-Say (Kartal Tepesi) Kırgızistan topraklarında yer aldığı görülmektedir.2
Geçimini hayvancılıkla sağlayan toplumlarda “hayvan totemi”; dinsel ve büyüsel bir ilişki çerçevesinde toplanmış, hayvanlar büyük bir önem kazanmış, sonunda kutsal niteliğe bürünmüştür. Yırtıcı hayvan, kanatlı ve alıcı kuşlar; insanlara göre olağanüstü kabul gören yetenek ve becerileri sonucu yaşamın paydaşı olmuş, saygı gören ve kutsanan varlıklara dönüşmüşlerdir.
Alıcı kuşlarla avcılık; Altay, Sibirya halklarında olduğu gibi Kırgız, Kazak toplumlarının kıtlık, açlık ve hayvanlarının toplu ölümlerine sebep olan cut (her dört beş yılda bir gelen yoğun kara kışla)la karşı karşıya kalmasının önemli sonuçlarından biridir. Ateşli silahların olmadığı, ok ve yayın av hayvanına ulaşamadığı, bindikleri yılkıların insan boyu kadar karda hızlı hareket edemediği ve insan gözünün göremediği zamanlarda doğan, şahin ve özellikle de kartalla avlanma sonucu; maral, dağ keçisi, geyik vd. büyük baş hayvanların eti, derisi göçebelerin ümidi, yaşam dayanağı olmuştur. Bu hayvanların derileriyle soğuktan korunmuş, etleriyle de karınlarını doyurmuşlardır. Boyların kendi aralarındaki savaşlarının yanı sıra arazi ve iklimle mücadelelerinde kartal ve diğer alıcı kuşlar, çetin kış şartlarından canlı çıkmalarını sağlayan hayat arkadaşları, ümitleri ve kanatlı soydaşlarıdır.
Kırgız dilinin sözcük hazinesini ilk olarak avcılıkla ilgili terimler ve kavramlar oluşturmuştur. Daha sonra hayvancılık,3 sonra çeşitli meslekler,4 güncel hayatla ilgili terimler yavaş yavaş toplumun dilinde yerleşmeye başlamıştır. Mesleki alanlara dayalı leksikolojik çalışmaların öncülerinden biri K. K. Yudahin olmuştur (Kırgızça-Orusça Sözdük, 1940). Yudahin atasözleri, bilmece, inanç ve etnografya araştırmaları üzerine de çalışmıştır.
Anadolu halk dilindeki hırhır, kahraka sözcükleri tamamen sese dayalı yansıma sözcükler olup Krg. barkıra (gümbürdetmek, bağırmak, böğürmek, boğazını yırtarcasına bağırmak, yüksek sesle küfretmek) sözcüğünün anlamsal çağrışımlarıyla örtüşmektedir. Kahraka II11 kartal adı olarak kullanılırken karkıra Kırgızca’da turnanın adıdır.12Yukarıdaki açıklamalardan sonra “bürküt” sözcüğü, Türkçe kökenli olup kartalın fiziki durumu, duruşu, diğer canlıları ürperten sert, keskin bakışı, sesi ve avını pençeleriyle yakalayıp bastırarak üzerine çullanmasını çağrıştırmaktadır.
1. Kırgızlarda Alıcı Kuşlarla Avcılığın Tarihçesi ve Kartalın Yeri
Alıcı kuşlarla avcılığın tarihçesi 4000-5000 bin yıl öncesine kadar gitmektedir. Kuşların eğitimi, kuşlarla avlanma usulleri ilk Doğu Asya’da başlamış ve oradan Asya halkları aracılığıyla Avrupa’nın içlerine kadar yayılmıştır.13 Arkeolojik kazılarda farklı kurganlarda ele geçen ahşap, mermer, bronz, gümüş, altından yapılan kartal ve diğer av hayvanlarına ait heykeller, bunun açık delili olarak görülebilir. Ayrıca bu hayvanlar kutsal oldukları için ölen insanlar açısından değer taşımış “ongun” olarak görülerek diğer dünyada da (cennette) onlarla birlikte olmak istenilmiştir.
Kırgızlarda avcılık, alıcı kuşların eğitimi (kartal, doğan, şahin, atmaca) ve bu eğitilen kuşlarla avlanma usulleriyle ilgili ilk bilgiler V. yüz yıla aittir. Çin tarih kaynaklarına göre Kırgızlar (Hakaslar) VII. asırda; kanatlılardan kaz, leylek, karga, sagızgan, karçıga (kuş) avladıkları, hayvanlarla (köpek, kartal) avlanmayı yaşam biçimi haline dönüştürmüşlerdir.14 A. N. Bernştam da Kırgızistan’ın İvanovka köyünde Kırgız çadırı motifli tarihi bir kabın kapağında kartal figürünün yer aldığını belirtmektedir
Yeryüzünün her yerinde bulunan, yırtıcı kuşların en büyüğü ve güneşe çıplak gözle doğrudan bakabilen nadir canlı türünden biri olan kartal (falconidae) uzun kanatları, sağlam ve
çevik yapısı, çok kuvvetli gaga ve pençeleriyle gündüz yırtıcı kanatlılarındandır. Çok türü bulunan kartal özellikle salgın hastalıkların kaynağı olan hasta hayvanları; tilki, porsuk, tavşan, kurt vd. avlayarak adeta tabiatta denge unsuru rolünü üstlenmektedir.
Kartal, Kırgız, Kazak ve diğer Orta Asya Türk halk destanlarında kanatlı yırtıcı kuşlar içinde en güçlü, kudretli kuş olarak kabul edilmekte “alp karakuş” olarak adlandırılmaktadır. Aklı, gücü, yüceliği, güzelliği, gençliği vd. özellikleriyle yeniden yaratılışı sembolize ettiğine inanılmaktadır. “Töştük” efsanesinde bir alp kara kuş sırtına bindirip yer altından yeryüzüne çıkararak iyi karakter ve davranışları Töştük’e vermektedir. Yine birçok dünya halklarında gelecekten haber veren, ruhları öte dünyaya götüren, gökle yer arasında aracılık yapan kutsal bir kuştur.19
Kartalın Sibirya halklarında totem olması bir yana tabiattaki bütün canlıların mevsimine göre yeniden hayat bulması ve güneşi kontrol ettiğine inanılır. Kuzey Asya’da şaman giysileri üzerinde kuş motifi, kuş kanat ve tüylerinin bulunması şamanın bu objeler aracılığıyla öte dünyaya uçabileceğini sembolize etmektedir. Söz konusu objeler, bazı araştırmacıları giysinin sembolize ettiği koruyucu ruhun ya da cinin insan ve kuş olduğu fikrine götürmüştür.20
Özellikle bu bölgede yaşayan Türk soylu halklarda kartalın totem olarak ayrı bir yeri ve önemi vardır. Yakut boylarının her biri bu kanatlı hayvanı totem olarak benimsediği gibi kendi boy ve soyunun kartalı kabul ederek (Dağlık Yakutlar, Yakut - Horinler, Kangallar, Kaçinler, Teleütler) saygı gösterip kutsamışlardır. Hatta Teleütlerin Markim boyu, kendi soylarının kartaldan geldiğine inanmaktadırlar.
Kırgızlar arasında kartalın özellikle totem olarak kabul edildiğine dair ayrıntılı bir bilgi olmamasına rağmen tabiattaki kültlerle yakından ilişkili olduğu kabul edilmektedir. Çocuk ve hamile kadınlara musallat olan kötü iyelerden (ruhlardan) kurtulmak için kartal getirilerek bela ve kötülüklerden arınılacağına inanılır. Doğumu zor geçen kadınların bulunduğu yere kartal getirilerek doğumun kolay geçmesi sağlanır. “Kartalı olan eve şeytan girmez” inancı vardır. Çoluk- çocuk kartalın önünden geçmezler. Kartal kazara öldüğünde ailenin bir ferdi ölmüş gibi üzülünür ve yası tutulur. Kartal ölüsü, beyaz beze sarılarak kuş yuvalarına yakın bir yere gömülür. Kartalın kanatları, kuyruk tüyü, kafa derisi, pençesi evin duvarına ya da beşiğe asılarak evi ya da çocuğu kötü iyeler, felaket, afet, nazar ve belalardan koruması beklenir. Yine cin çarptığına inanılan insanın kafasına kartal oturtulur. Baş ağrısı için kartal tüyünden yapılmış yastık kullanılır.
Kırgız münüşkör, bürkütçüleri: kartalı yaşadığı yer, tüy, renk, av becerisi, cesaret vd. özelliklerine göre 65 türe ayırır ve onların arasından ancak 19 cinsinin eğitilerek avlanabileceğini ifade etmektedirler (1. Buudayık, körbödük, 2. Alp karakuş, 3. Muz murut, 4. Kara cündüü kabırık, 5. Çöl, 6. Çögööl, 7. Karala, 8. Kapkara, 9. Kara köö, 10. Kuu kaşka, 11. Konur çegir, 12. Şaşkalan sarı, 13. Üç ala, 14. İbi kız, 15. Kuu çegir, 16. Bay kaşka, 17. Bay konur, 18. Baatır kaşaka, 19. Çokunun karası).21 K. K. Yudahin kartalları birbirinden ayıran özellik ve terminolojiyi Kırgızca- Rusça sözlükte vermektedir. Kırgız bürkütçüleri arasında yaygın olarak bilinen kartallar ve özelliklerine değinmek istersek ilk akla gelenler: buudayık, Şodokonun kartalı, bağ kartalı, tınar, çöl kartalı, çöl sarısı (Alatoonun dönme kartalı), tonar, kuu çegir, may çegir, töö kamdat, cılan köz, ak kırçoonun bürkütü, kancıgaluu karakar, küngöy kartalı, Alaydın ak közü, sazdın kara çakıldagı, ışkınçı, muz murut (Alay Pamir’de), baş sırga, kurt çıçaar, çumgal bürkütü, ur tokmok, İndistandın kök ayak, Orolmo tonun ak iyin (kulunla tay alan), İlenin çölü (kurt, geyik alan), Arkalıktın bürkütü vd. kartallardır.
Bu kartallar arasında münüşkörlerin eğitmek istemedikleri Alatoo’nun (Aladağların) dönme kartalı olarak bilinen çöl kartalı, çöl sarısı, too karası, kuu çegir, kara çakıldagı ve ışkınçı kartalıdır.
Çöl kartalı diğerlerinden hiçbir özelliğiyle farklı değildir. Kanat kuyrukları iyice belirginleştikten sonra tek başına avlanır. Belirli bir zaman sonra tırnakları düşer ve avlanamaz duruma gelir. Çöl sarısı ve too karası, kartalları eğitme zahmetine değmeyen alıcı kuşlardır. Çöl sarısı çoğunlukla Alay ve Alay-Kuu taraflarından gelir. Sağ baldırında bir kibrit batırılacak kadar delik vardır.
Halk, Kuu çegir’i felaket getiren kartal olarak bilir. İyi avcı olmaması nedeniyle tercih edilmez. “Sazdın kara çakıldağı” olarak bilinen kartal, sazlıklar arasında ördek, balıkları avlayarak yaşamını sürdürür. Işkınçı ise anasının yakaladıklarıyla yaşamını sürdürür. Münüşkörlör bu kartalı da eğitmeye değmez gözüyle bakarlar. Yine Tonar da itibar edilmeyen kartallardan biridir. Başı sarı, gagasının ucunda ise nişan vardır. Bu kartal “barçın” olduğunda (biraz geliştiğinde) beyaz tüyleri kararır. İnsana alışmaz ve baş eğmezler. Eğitmek bir yana yakalanması da zordur Cesaret ve atılganlıklarıyla ön plana çıkan kartallardan biri “töö kamdat”tır. Kartalların en iri olanıdır. İtelgi gibi yırtıcı kuşlara pençesiyle vurur. Pençesindeki arka tırnak çok sert ve güçlü olduğu için yakaladığı canlıyı sağ bırakmaz. Arka tırnak adeta hançer görevi görür. “Cılan köz” kartal ise yılan gibi hızla hareket edip tilkiyi yakalar. “Ur tokmok” tilki aldığı gibi korkusuzluğuyla da nam salmıştır. Avının küçük büyüklüğüne aldırmadan her hayvana saldırabilir. Çöl kartallarından biri olan Ak kırçoonun bürkütü de genellikle tilki avlar. Kanat sırtlarında beyaz ipe benzer çizgisi vardır. Yine kanat altlarındaki tüylerinin ikisi kısa ikisi uzun olan “ kancıgaluu karakar” da iyi tilki avlayabilen kartallardan biridir. Kurnaz, çabuk hareket eden tilkilerin baş düşmanı ise “Keregendüü kara köz”dür. Önce avına kanatları ile vurarak sersemletir, yukarı süzülerek uçar ve sonra tekrar kaçmaya çalışan tilkinin tepesine çöker. “Kabka”nın gagası uzun bacakları ise kalındır. Teskıy kartallarının gerdanında sedef gibi parlak tüyleri vardır. “Alaydın Ak Közü” nün gözleri, keçi gözleri gibidir. Çok tüylü ve kabarıktır. Alay Pamir’de yaşayan “Muz murut”un ise burnu kıllı, “Baş sırga”nın ise yırtıktır. Halk arasında “Baş sırga uçup pençesine düşen hiçbir canlı canını kurtaramaz” sözü yaygındır.22
“Şodoko’nun kartalı” diye bir söz vardır. Bu kartal kartalların en iyi kapanı sayılır. Kartalların, ufak kuş, güvercin, keklik, kaz, ördek, boz keklik sülün gibilerini avlayanlarından daha vahşi hayvanları kurt, tilki, vaşak gibi hayvanları avlayan kartallar daha makbuldür. Bu nedenle alıcı kuşların tamamına avcı kuş denmez.
Kartal tilkiden başlayarak azılı cırtkıç-kaman (yabani domuz) kurda varıncaya kadar 30- 40 yıl boyunca avlayabilmektedir 2. Kartalın Eğitimi ve Kartalla Avlanmaya Dayalı Terminoloji
Kuluçka döneminde dişi kartallar yuvalarında ötüşürler. En iyisi iki yumurta yumurtlar ve kırk ya da kırk beş gün sonra mayıs ortalarına doğru civcivler yumurtadan çıkar, yaza doğru kanatlanıp en sıcak günlerde uçmaya başlarlar. Yavru kartallar yuvada ne görmüşse uçarken gördüklerini, bildiklerini uygularlar. Bunlar yuvadayken bile dağ sıçanı, porsuk gibi hayvanlarla beslenmeye alışkındırlar. Biraz büyüyünce diğer hayvanları pençelemeye çalışırlar. Ana ve baba kartal yavrularına avcılık yapmayı öğrettikten sonra kendi başlarına bırakırlar.
Kartal avcı kuşların en büyüğüdür. Dört yaşındaki kartala “Barçın” kartal yavrusu denir. Doğancıların en büyüğüne bürkütçü “kartalcı” denir. Diğer avcı kuşları çağırmaya alıştıran insanlara “doğancılar”, ya da “kuşçular” denir. Kartal geniş kanatlarını yayarak hava boşluğunda serin rüzgârla birlikte süzülerek uzaklara uçmayı sever. Kartal kendinden irice hayvanlara da saldırır. Yüksek yerlerde, yüksek dağları yuva edinerek yaşamını devam ettirir. Bu avcı kuşu avlanmak için eğiten insanların bedenen ve zihnen diğer avcı kuşları yetiştiren insanlardan daha fazla efor sarf etmesi gerekir.
Bütün kartallar, avını görünce hemen saldırıp pençelerini avlarına geçirirler. Avını sert biçimde pençelemesi çok kızgın olduğunu gösterir. Kartal avını diğer yırtıcılardan kıskanır. Hatta sahibinden kıskanan kartallar bile vardır. Avını başka yırtıcılarla paylaşmamak için kanatlarını avını çevreleyecek şekilde açar. Kartalcı, kartalı koluna kondurup “şukşur” dediğinde kartal çok kızar.
Kartal keskin bakışlı bir kuştur. Doğancı sözünden ziyade kartalcı sözü daha çok yaygındır. Kartalla avcılık yapmak için uysal ve güçlü yılkı gerekir. Onun günlük yemini aksatmadan vermek gerekir. Böyle yılkılar hırslı olur. Kartalı sürekli kola kondurup yılkı üzerinde ava gitmek için hem yılkının hem avcının hem de kartalın güçlü olması gerekir. Kartalların yaşadığı ve yuva kurduğu yer ne kadar yüksek olursa diğerlerine göre avcılık yeteneği daha üstündür. Küngöy ve Teskey Alatoo kartallarının yanı sıra Narın dağlarının kartallarına “Dağ kartalları” denir. Çünkü bu kartallar diğer kartallara göre avını daha hızlı yakalar.
Eğri keskin gagası, taş gibi sert kaslı ayakları, mızrak gibi pençeleriyle avına direkt saldırır. Keskin sivri pençeleriyle avını yakalar ve özellikle tilki ve kurdu belinden yakalamışsa belini kırar.
3. Kartalın Yaş ve Tülemesine Dayalı Terimler
Münüşkörler, kartalın rengine tülemesine bakarak yaşını, avcılığını, gücünü her bir özelliğini inceden inceye ayırıp adlandırmıştır
Tüy dökme zamanı bütün kuşlar için aynıdır. Bu zaman kuşlar için faydalıdır. Çünkü dökülmüş tüylerin yerine yenileri çıkar ve kuşlar da kuvvet bulur. Kırgızistan’da genellikle nisan ayında havalar ısınmaya başlar. Kuşları tületmek için kartalcılar kartallarının yemini azaltırlar ve kuşların kilosunu kontrol ederler. Zamanla kartal zayıflamaya başlar. Ayakları da şişer. Bu da kartalı formuna sokar. Yemini kontrollü olarak azalttıkça kartalın eti sertleşir ve tüyleri tamamıyla dökülür.
Kartalın her bir kanadında beşer tüy vardır. Bu tüylerin kısa olanlarına “cergesi” denir. Hakiki avcı kuşların kuyruklarında on iki kuş tüyü olur. Sadece bir yumurta yumurtlayan kartalların kuyruğunda ise on üç kuş tüyü olur. Bu da iyi alıcı kuş olduğu anlamına gelir. Bu tür kartallar çok nadirdir. On beş, on yedi kartal yuvasından sadece bir tane çok iyi alıcı kartal ya çıkar ya çıkmaz.
Kartal tüy döküp bitirine kadar ağustos ayı gelir. İlkbahar aylarında hayvanlar tüy dökerek tülerler. Çiftleşerek ürerler. Sonbahar gelince de kartalın tüyleri gürleşir. O zaman kartalcı, kartalın yemini arttırır. Ne kadar yiyip kilo alırsa alsın der. Bu sırada eylül ayı ortaları olur. Kartalın kanatları, kuyrukları iyice gelişir, tüyleri su samurununki gibi parlayıp kendi durumuna gelir. Buna temiz tüleme denir. Çünkü tüylerin hepsi dökülüp yeni parlak tüyler çıkar. Bir de benekli tüleme vardır. O tülemede tüyler tamamen dökülmeden yeni tüylerin arasında eski tüyleri de görülür.
Kartalın yumurtadan yeni çıkan cücüğüne balapan denir. Biraz büyüyüp av aramak için uçtuğu döneme bozum (iki yaşında olan kartal) denir. Sonra ımtülök, küntülök ve barçın olur. Barçından sonra sanki yılkıyı “asiy” diye saydığımız gibi bir barçın, iki barçın, üç barçın, dört barçın diye devam eder. Bir yumurtadan ikiz yavru da çıkabilir. Kartalın tülemesi (tüy dökmesi) diğer tek tırnaklı ya da çift tırnaklı hayvanlardaki dişe dayalı yaşın göstergesidir. Bu nedenle yuvasından ya da ağla yakalanan kartal yavrusunun tüleme dönemleri bürkütçüler tarafından dikkatle izlenir. Yem verme ve eğitim süreci buna bağlıdır. Tüleme ve yaş dönemlerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkünüdür:
1 yaş: balapan ya da bala bürküt (ağla yakalanmışsa tor bürküt, yuvasından alınmışsa uya bala, uya bürküt), 2 yaş: (ilk tüleme): bozum, bozum tülök, tülök bürküt, 3 yaş: (ikinci tüleme): taş tülök, Üçüncü tüleme: kum tülök, Dördüncü tüleme: ım tülök ya da nım tülök, Beşinci tüleme: baarçın (barçın) ya da bir barçın, Altıncı tüleme: eki barçın, Ondan sonra yaşına göre 4, 5, 6 barçın diye devam eder.
Kartalın bozumdan sonra baarçına kadarki yaşı, her türlü tülemesindeki tüy rengini gösteren tüs bürküt, baarçından sonraki rengini gösteren kara bürküt olarak adlandırılır. Alıcı kuşların yaşı da kartalın yaşı gibi dördüncü tülemesine kadar benzer terimler kullanılır. Beşinci tülemesine beş tülök, altıncısına altı tülök vb. Talas’ın Kirov ve güney bölgesi münüşkerleri yukarıdaki terminolojinin yanı sıra bir tülök, eki tülök, üç tülök diye sayı sıfatları aracılığıyla adlandırma yoluna gitmişlerdir.
Kartalın semirip güçlü, kuvvetli alıcı kuş olmasında yaşının ve tülemesinin önemi büyüktür. Tüleme zamanında yemine özen gösterilir. Tületmek için tülöke oturtulur.
Tüleme zamanı nisanda başlayıp ağustos aylarında tülemesi biter (Kırg.: tülögü bütöt ya da tülöp bütöt).Tülemesi kartalın et ve kasına göre olur. Semirmişse hızlı olur (Kırg.: bat tülöyt). Eğer kartal zayıf ise tülemesini hızlandırmak için güçlü yem verilir. Her yıl tülemesi bittikten sonra etini kıvamına getirmek için (Kırg.: tap etine keltirüü) ve avlanma yeteneğini geliştirmek için yeniden aynı yöntemler uygulanır. Eğer kartal tüledikten sonra semirip tekrar kıvamına gelmezse (Kırg.: tapka kelbey) kola konmaz (Kırg.: meeley kaktı ). 3.1. Kartalı Yakalama Yöntemleri
Avcılar, kartalı genellikle daha küçükken yuvasından ya da av ararken ağ atarak yakalarlar. Alıcı kuşu yakalama işi daha yavruyken gerçekleşir. Biri manevra fişek hazırlayacak. Diğer biri ise kemendi bir ucundan tutarak kartalı ürkütmeye çalışır. Büyük kartallar (ana ve baba kartal) tehlikeyi hissederek yuvadan uçarlar. Bazıları ise yuvaya gelen bu yabancılara karşı saldırırlar. Pençeleriyle insanları yaraladıkları bile olur.
Biri kement ile aşağı kartal yuvasına inecek olursa kemendin yukarı tarafına kocaman bir kazık çakılır ve kement kazığa bağlanır. Kemendin diğer ucunu beline bağlar ve aşağı iner. Bu işi dört kişi ekip olarak yaparsa daha başarılı sonuç alınır. Aşağı inen şahıs kemendi boşaltır ve yavaştan kımıldatır. Eğer ana baba kartal, insana doğru geliyorsa o zaman onları manevra fişeğiyle korkutur. Birbirine değecek şekilde kemendin ucuna bağlarlar. Kartal yuvasının tam tepesinden yavaş yavaş kemendi aşağı indirirler. O zaman demir kalkanın paldır küldür sesinden ürken kartal yavruları bulundukları yerden fırlayarak dışarı uçmaya çalışırlar. Sonra onları yere kondukları zaman kolaylıkla yakalamak mümkündür. Kartal yavrusuna insan yaklaşınca yavru, hemen gagasını öne eğdirir, iki omzunu kabartır, pençelerini göstererek saldırı pozisyonuna geçip karşısındakini korkutmaya çalışır. Kartalcı onu çekip kundağa sarmalayarak götürür.
Kartalların vücudu iri olur. Güçlü pençeli, şiş kursaklı olur. İtelgi, Ilaçın gibi alıcı kuşlar bir kekliği yiyip doyarken kartal keklikle yetinmez. Kartalın bir günlük yemi bir tavuktur. Hem kartal, hem itelgi hem de ılaaçın aşırı yiyip çok doyduklarında uçamaz. Fazla doyduklarında kursakları sarkar ve uçmaların mani olur. 3.2. Yakalanan Kartalın Eğitimi
Bürkütçüler ağla yakalanan ya da yuvadan alınan kartalı eğitme işine girişir. Eğitme süreci uzun ve zahmetli bir süreçtir. Bu nedenle Sayakbay Karalayev “Tabın tapsa küyköşumkar; cakşı baksa tukur, tulpar.” demiştir. Kartalcı yakaladığı kartalın cinsini, türünü ve huyunu anladıktan sonra 40-45 günlük bir eğitimden sonra kartalı kendine alıştırır ve koldan uçarak av avlayacak kıvama gelir.
Yeni tutulan asoo ya da çırgoo bürkütün ayağına 20-25 cm’lik ince deriden yapılmış kayış çolok bağlayıp, tomogosu başına geçirilir. Ara sıra yem verilip belirli oranda kilo alması sağlanır. Bu süreçte yem verme işi uzun aralıklarla olur ve kartal uyutulmaz. Uzun süre uykusuzluktan yorgun düşen ve aç kalan kartal elden verilen yemi yemeye mecbur kalır. Bu etaba bürkütçüler üyür aldıruu derler. Sonra ündökkö kelüü ya da kirüü etabı başlar. Üyür alan bürküte tuur oynatıp tuura alıştırılır. Sahibi eldiven giyip elindeki eti göstererek belli aralıklarla kartaldan uzaklaşıp elindeki eti gösterir. “kıytu, kıytuu!” diyerek kendine doğru çağırır. Kartal uçarak kola konar ve yem yemeye başlar ve ündöke girer. Daha sonra çırgaga çıguu etabı başlar. Atlı biri çırgayı uzun bir iple bağlayıp ardından çırgayı sürükler. Kartal bu çırgayı birkaç kez basıp alır. Canlı bir avın ayağını yakalayıp ya da kaçacak gibi yapıp alıştırmak için avını aldığı yerde sıcak etini yedirir. (yedirme işi Kırgız.; tirleyt) Avını her türlü şekilde yakalamaya yönelik manevralar yapma, pençesiyle avını yakalama vb. antremanları yaptırarak yeteneklerini geliştirilir (Kırg.; burkturma üyrötülöt)
Kartal eğitiminde kartalı çağırarak yemi sürüklemek vardır. Bu kartalı eğitmenin ilk metodudur. Sürüklenen yem tilki derisinden yapılır. Önce tilki derisi tulum gibi içine yün, pamuk, samanla doldurulur, tilkiye benzeterek kurutulur. Avcı kuş bu tulumu yakalaması için üzerine salınır.
Bir başka yöntem de tilkikuyruğunu canlı tavşanın kuyruğuna bağlarlar ve kartalı bu tavşanı yakalaması için uçururlar. Tavşan hareket ettikçe tavşana bağlanan tilkikuyruğu da hareket eder. Kartal tilkiye saldırıyorum diyerek tavşanı yakalamaya çalışır.
Kartal eğitme işinin son etabına kayruu denir. Önceki öğrendiklerini uygulamaya yönelik çalışmalar başlar. Kartal artık doğal ortamda avını yakalayabilmesi için tam kıvamına (ağırlık, kanat ve pençelerinin güçlenmesi) gelmiştir (Krg.; tap etine kelüü).
Bötögösünü temizlemek için yemin arasına kıl, taş, pamuk vb. karıştırılır. Bir iki gün sonra kartal yediklerini kusar. Kartal avına salmadan önce atkı (corunun ciliginden yapılan tütük) fazla gelip geri çıkarır. Kartalı koldan uçurmak, avını yakalatmak için saluu (salmak) fiili kullanılır. Saluu fiilinin yanı sıra Kuzey Kırgızistan’da cayuu (yaymak) fiili kullanılır. Kartalı ava saldığında kartalcının arkadaşı vadide, düz ovada avı kovalayarak kartalın av sahasına sürer. Bu kişiye de kakmaçı denir.
Artık kartalı avcılığa hazırlama işleri başlar. Kartala hazırlama yemi verilir. Bu yemi kartalı güçlendirmek, ava hazırlamak için verilir. Kartalcı her gün kartalın durumunu gözetler, bacaklarına bakar. Eğer kartalın bacağı kurdun incik kemiğinden kalın olursa o kartal kurdu avlayabilir. Şayet kurdun değil tilkinin baldır kemiğinden büyük olursa o zaman tilki avlayacak kartal denir.
Yiğit, iri kartalların bacakları kalın, avuç içi kadar pençe genişliği olur. Böyle kartalları yılkıda el üzerinde götürmek çok zordur. Kartala ak yem de verilir. Bağırsaklarındaki kötü pis şeyleri çıkarmak için ılık suya şekeri karıştırarak verirseler kartal bundan çok hoşlanır.
Yuvasından alınan ya da ağla yakalanan kartal yavrusu eğitildikten sonra uzun yıllar ava gidecektir, belirli bir zaman sonra av kabiliyeti azalan kartal saygı gereği kendisine zarar verilmeden doğadan nasıl alındıysa tekrar doğanın kucağına bırakılacaktır. Kırgız bürkütçü ve kuşçusu kendisinin de tabiatın bir dengesi olduğunu bilir.
4. Yemle Ġlgili Terimler
Eğitilen alıcı kuşlar, genellikle kanatlı kuşlar (kaz, ördek vb.) mal vb. tuzsuz etlerini yerler. Eğitim döneminde kartala iki üç günde bir, bir kilogram et verilir. Bürkütçü, kuşçular et verdiğinde cem berdim (yem verdim) ya da cemdedim (yemledim) der. Kartal on, on beş gün yem yemeden sabredebilir.
Gücünü toplaması için genç hayvanların eti (caş et) verilir. Bu et kanı temizlenmiş tuzlanmamış et olmalıdır. Buna da ak cem denir. Ak cem sözcüğünün yerine şalap, cuumal gibi sözcükler de kullanılmaktadır. Kartallar ak cemde, şalap, cuumal sözcüklerine -berüü yardımcı fiil getirilerek kullanılmaktadır. 5. Alet Edevata Yönelik Terimler
Bürkütçüler, tuur, boo (onun türleri: uzun boo, çolok boo ve onun teegi), baldak, meeley, tomogo, küpkö vb. materyallerden faydalanılır. Kartal ya da alıcı kuşları bayloodo turgan da (yakalandıktan sonra) bir yerde kondurup sürekli tutmak için ağaçtan yapılmış her türlü materyalden (kütü, sırık) yapılan tuur kullanılmaktadır. Üzeri keçeyle kaplanıp uzun bağla (uzun boonun) 80-100 cm ince kayışla bağlanır. İkinci ucundaki teke kuş, kartalın butuna çolok boo bağlanır. Kayıştan yapılan bu çolok boo: kuzeyde salar boo diye adlandırılır. İpekten örülü bağlar: çalgan boo, kümüş boo diye adlandırılır. Kartalı güneş değmeyen bir yere (tuur ornotulgan cer: etrafı çalı çırpıyla kaplı baharda oturtmak için ya da üstü kapalı taze havanın girip çıktığı pencereli ahırda kışın bağlamak için) küpkö denen yerde tutulur. Çevresinden korkmaması için ya da gördüğü her canlıya saldırmaması için başına tomogo geçirilir. Tomogo: kartala, kuşa, ılaaçına, itelgiye (onun cinsi şahine) tomogo geçirilir. Ava salınırken ya da yem yerken çıkarılır. Diğer zamanlarda devamlı başında olur. Münüşkörler her bir kuşa, kartala uygun gelen tomogo örneğini hazırlayıp değişik tomogolar dikerler. Kola kondurulduğunda güçlü tırnaklarından korunmak için teke boynuzundan ya da kayıştan dikilen meeley (eldiven) ya da kolkap giyerler.
Uzunluğu 50-60 cm tekenin boynuzundan ya da ağaçtan baldak biçiminde (çocukların sapanı gibi iki çatal) yapılan iki çatalın biri eğere bağlı, diğer ucundaki açasına eldiven giyip kolunu bu çatala koyup kuşu bu kol üzerinde taşırken bu çataldan destek alır. Buna baldak denir. 6. Alıcı Kuşların Tedavisine Yönelik Uygulamalar:
Avcı kuşların tüylerinin arası açılır. Sağ tarafından bir kanadı, sol tarafından da bir kanadı düşer. Eğer bu kanatları daha küçükken kırılırsa o zaman kartal “Ken kurta” dönüşür. Kartalın kanatları büyüdüğünde hemen kırılmışsa kartalcı kartalın kanatlarını kendi hekimlik yeteneklerini kullanarak tedavi eder. Kartalın tüy, kanatları çıkıp ağırlaşmaya başladığında kartalcı yemini arttırmaya başlar. Kartalların kırılmış bölgelerini kartalcılar “tıntüür” denen usul ile tedavi ederler. Ayaklarıyla tepinmemesi için onu sımsıkı bağlarlar ve ayağının kırılmış yerinden derisini dilerler. Sonra “tıntüür” aleti ile kartalın ayağının parçalanmış kemiklerini toplarlar. “Tıntüür” taze gümüşten yapılan bir alettir (çuvaldızı andırır, ucu biraz kalıncadır). Kartalın ayak etlerinin arasında çok az kemik kırıkları kalsa dahi, kartalın ayağı irin toplar ve yaraya dönüşür. Bu yarayı tedavi etmek için hekimler yaraya iyi gelen bir tür toz serperler. Sonra yarayı ipekten bir iple dikerler. Dikilen yere sürülen ilaca mum yağı karıştırılır. İlacı ise atın kuyruğunu kazıdıktan sonra çıkan toza benzeyen bir şeyden yaparlar. Buna “kıl pançkur” denir. O tozu toplayıp eski keçe külüyle karıştırıp hayvanın dikildiği yere serperler. Bez ile sarıp keçe koyup, kırık tahtası ile ayaklarını destekleyip bağlarlar. Altı yumuşak olsun diye alıcı kuşun oturduğu tüneğin üstüne keçe dikerler. Kartal konduğu yumuşak tüneğe sağ ayağı ile oturur. On gün sonra şiş kaplamış yerleri iner, ayakları ise dayanağa asılı duruma getirilir. Alıcı kuşun kırık ayağı diğerinden iki parmak kısa olur.
7. Sonuç
Kırgızlarda alıcı kuşlarla avcılık, tarihi uzun yıllara dayanan bir meslek bir yaşam tarzıdır. Özellikle kartalın yuvasından ya da ağla yakalanarak eğitimi, hastalıklarına yönelik tedavi usulleri, etnografya, halkbilimi ilgilendirdiği gibi tarihçi ve dilcileri de yakından ilgilendirmektedir. Orta Asya’dan Selçuklu, Osmanlı Devleti dönemine kadarki tarihi sürece baktığımızda alıcı kuşlarla avcılığın önceleri geçim kaynağı, yaşam biçimi olarak algılanırken, sonradan düzenlenen sürek avlarıyla sultanlar, beyler ve padişahlar arasında spor, eğlence ve savaş sanatına dönüştüğü görülmektedir. Doğan, şahin, atmaca vb. alıcı kuşlarla avcılık Selçuklu, Osmanlı Devleti döneminde de devam etmiştir. Cumhuriyet tarihinde de halen (Artvin, Rize, Sinop vd. Karadeniz şehir ve bölgelerinde) doğan, şahin atmacayla avlanma devam ederken kartalla avcılığın yapılmaması dikkat çekicidir.
Kırgızlarda kartal ve kartalla avcılığa dayalı terminoloji (deyimler, atasözleri, bilmeceler, masallar, destanlar) maddi ve manevi kültürü de barındıran zengin bir kültürel mirasa sahiptir. Çoğu zaman avcılık ve kartalla avcılığa dair terimler birbirinin yerine kullanılmakta anlam bulanıklığına sebep olmaktadır.
Söz konusu kültürel mirasın yeni kuşaklara tanıtımında başta kartalla avcılığa dair Isık Göl ve Narın bölgesinde kartalla avcılık yapan ve bu kültürü yaşatan çok az sayıdaki bürkütçüler desteklenmeli, belgesel filmler hazırlanmalı ve terminolojisiyle ilgili dil araştırmaları yapılmalıdır.
Kırgız kartal yetiştiricileri henüz uçmayı bilmeyen küçük kartal yavrularını yuvalarından alıp avcılık ve spor müsabakaları için yetiştiriyorlar. Bir çırpıda koca bir kurdu yakalayıp öldüren bu yırtıcı kartallar Kırgız'ların ellerinde sanki evcil hayvanlar gibi uysal ve eğitimli duruyorlar.
Dünya'da geleneksel olarak sadece Kırgızistan Kazakistan ve Moğolistan'ın bir bölümünde yapılıyor.
Bu konuda Yrd. Dç. Dr. Ahmet Güngör Bey'in kıymetli çalışmasını sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Yrd. Dr. Ahmet Güngör Bey'in hazırlamış olduğu akademik araştırma
Özet
Kırgızlarda alıcı kuşlar arasında yer alan kartalın yakalanarak eğitilmesi, beslenmesi ve avlanması ile ilgili terminoloji, güncelliğini bugün de devam ettiren folklorik dil unsurlarıdır. Kartalla avcılığın yanı sıra diğer alıcı kuşlarla avlanma usullerine yönelik terminolojinin kimi zaman yazılı ve sözlü basında yanlış kullanıldığı görülmektedir. Teknoloji, sanayi vb. iletişim araç ve gereçlerinin gelişmesi neticesinde bu tür avlanma tarzını meslek haline getirenlerin sayısı gün geçtikçe azalmaktadır. Yeni kuşağın ilgisinin azalması neticesinde dile dayalı terminoloji ya yanlış kullanılmakta ya da unutulmaya yüz tutmaktadır. Av ve avlanma usulleriyle beraber ortaya çıkan inanç, gelenek- görenek, giyim kuşam, beslenme biçimi her şeyden önce tarihi kültürel zenginliklerdir. Bu nedenle alıcı kuşlar ve kartalla avcılığa dair dil, etnografik unsurların araştırılarak gelecek kuşaklara aktarılması dilciler kadar budunbilimci ve halkbilimcinin de görevleri arasındadır.
0. Giriş
Yeryüzünde insanlık tarihi kadar eski ve onun varlığıyla özdeşleşen av ve avcılık, neolitik çağdan kalma mağaraların gün ışığı görmemiş duvarlarında, kemiklerde, kayalıkların yassı yüzeyinde ilkel sanatçılar tarafından konu olarak ele alınıp resimlenmiştir. Avlanan hayvanlar (geyik, yaban domuzu, elik vd.); insanoğlundan üstün yetenekleriyle (gücü, hızı, uçabilme vd.) korkulan, saygı duyulan kimi zaman da kutsanan varlıklara dönüşmüştür.
Pazırık Kurganı, Sibirya, Moğolistan, Kazakistan’da (altın elbiseli adam vd.) yapılan arkeolojik kazılarda ele geçen toka, kemik, eyer, altın ve gümüş kemer vd. eşyalar üzerindeki kuş, yırtıcı hayvan motifleri; Türk halklarında avcılığın bir meslek, yaşam biçimi, geçim kaynağı, spor ve savaş sanatı olarak algılandığını göstermektedir.
Kırgızistan’ın farklı bölgelerinde yapılan arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkan kemik ve silahlar üzerinde, kaya ve taşlardaki petrogliflerde av ritüellerine rastlanmaktadır. Sözlü halk dilinden günümüze kadar gelen destan, efsaneler arasında önemli yer tutan Koca Caş Destanı ve VII- IX. asırlararası Çin tarihi kaynaklarına göre Kırgızlar yalnız hayvancılıkla değil, avcılıkla da hayatlarını devam ettirmişlerdir. Ceylan, geyik, karaca avlamışlar, yönetimlerine giren halklardan vergi olarak sincap ve kunduz derisi almışlardır. Avcı yaşam tarzı günümüz Kırgızistan’ının dağlık bölgelerinde halen güncelliğini devam ettirmektedir.1
Kırgız boy adlarından ikisinin Kuşçu ve Balık kartalı olduğu görülmektedir. Bir toplumdaki avcıların alıcı kuşları eğitme, yetiştirme ve avlanmadaki beceri ve ustalıkları babadan oğla geçen bir meslek haline gelmiş, bu durum zamanla boy adına dönüşmüştür. Yine bürküt adına dayalı toponim adlarının Bürküt-Uya (Kartal Yuvası), Bürküt-Say (Kartal Tepesi) Kırgızistan topraklarında yer aldığı görülmektedir.2
Geçimini hayvancılıkla sağlayan toplumlarda “hayvan totemi”; dinsel ve büyüsel bir ilişki çerçevesinde toplanmış, hayvanlar büyük bir önem kazanmış, sonunda kutsal niteliğe bürünmüştür. Yırtıcı hayvan, kanatlı ve alıcı kuşlar; insanlara göre olağanüstü kabul gören yetenek ve becerileri sonucu yaşamın paydaşı olmuş, saygı gören ve kutsanan varlıklara dönüşmüşlerdir.
Alıcı kuşlarla avcılık; Altay, Sibirya halklarında olduğu gibi Kırgız, Kazak toplumlarının kıtlık, açlık ve hayvanlarının toplu ölümlerine sebep olan cut (her dört beş yılda bir gelen yoğun kara kışla)la karşı karşıya kalmasının önemli sonuçlarından biridir. Ateşli silahların olmadığı, ok ve yayın av hayvanına ulaşamadığı, bindikleri yılkıların insan boyu kadar karda hızlı hareket edemediği ve insan gözünün göremediği zamanlarda doğan, şahin ve özellikle de kartalla avlanma sonucu; maral, dağ keçisi, geyik vd. büyük baş hayvanların eti, derisi göçebelerin ümidi, yaşam dayanağı olmuştur. Bu hayvanların derileriyle soğuktan korunmuş, etleriyle de karınlarını doyurmuşlardır. Boyların kendi aralarındaki savaşlarının yanı sıra arazi ve iklimle mücadelelerinde kartal ve diğer alıcı kuşlar, çetin kış şartlarından canlı çıkmalarını sağlayan hayat arkadaşları, ümitleri ve kanatlı soydaşlarıdır.
Kırgız dilinin sözcük hazinesini ilk olarak avcılıkla ilgili terimler ve kavramlar oluşturmuştur. Daha sonra hayvancılık,3 sonra çeşitli meslekler,4 güncel hayatla ilgili terimler yavaş yavaş toplumun dilinde yerleşmeye başlamıştır. Mesleki alanlara dayalı leksikolojik çalışmaların öncülerinden biri K. K. Yudahin olmuştur (Kırgızça-Orusça Sözdük, 1940). Yudahin atasözleri, bilmece, inanç ve etnografya araştırmaları üzerine de çalışmıştır.
Anadolu halk dilindeki hırhır, kahraka sözcükleri tamamen sese dayalı yansıma sözcükler olup Krg. barkıra (gümbürdetmek, bağırmak, böğürmek, boğazını yırtarcasına bağırmak, yüksek sesle küfretmek) sözcüğünün anlamsal çağrışımlarıyla örtüşmektedir. Kahraka II11 kartal adı olarak kullanılırken karkıra Kırgızca’da turnanın adıdır.12Yukarıdaki açıklamalardan sonra “bürküt” sözcüğü, Türkçe kökenli olup kartalın fiziki durumu, duruşu, diğer canlıları ürperten sert, keskin bakışı, sesi ve avını pençeleriyle yakalayıp bastırarak üzerine çullanmasını çağrıştırmaktadır.
1. Kırgızlarda Alıcı Kuşlarla Avcılığın Tarihçesi ve Kartalın Yeri
Alıcı kuşlarla avcılığın tarihçesi 4000-5000 bin yıl öncesine kadar gitmektedir. Kuşların eğitimi, kuşlarla avlanma usulleri ilk Doğu Asya’da başlamış ve oradan Asya halkları aracılığıyla Avrupa’nın içlerine kadar yayılmıştır.13 Arkeolojik kazılarda farklı kurganlarda ele geçen ahşap, mermer, bronz, gümüş, altından yapılan kartal ve diğer av hayvanlarına ait heykeller, bunun açık delili olarak görülebilir. Ayrıca bu hayvanlar kutsal oldukları için ölen insanlar açısından değer taşımış “ongun” olarak görülerek diğer dünyada da (cennette) onlarla birlikte olmak istenilmiştir.
Kırgızlarda avcılık, alıcı kuşların eğitimi (kartal, doğan, şahin, atmaca) ve bu eğitilen kuşlarla avlanma usulleriyle ilgili ilk bilgiler V. yüz yıla aittir. Çin tarih kaynaklarına göre Kırgızlar (Hakaslar) VII. asırda; kanatlılardan kaz, leylek, karga, sagızgan, karçıga (kuş) avladıkları, hayvanlarla (köpek, kartal) avlanmayı yaşam biçimi haline dönüştürmüşlerdir.14 A. N. Bernştam da Kırgızistan’ın İvanovka köyünde Kırgız çadırı motifli tarihi bir kabın kapağında kartal figürünün yer aldığını belirtmektedir
Yeryüzünün her yerinde bulunan, yırtıcı kuşların en büyüğü ve güneşe çıplak gözle doğrudan bakabilen nadir canlı türünden biri olan kartal (falconidae) uzun kanatları, sağlam ve
çevik yapısı, çok kuvvetli gaga ve pençeleriyle gündüz yırtıcı kanatlılarındandır. Çok türü bulunan kartal özellikle salgın hastalıkların kaynağı olan hasta hayvanları; tilki, porsuk, tavşan, kurt vd. avlayarak adeta tabiatta denge unsuru rolünü üstlenmektedir.
Kartal, Kırgız, Kazak ve diğer Orta Asya Türk halk destanlarında kanatlı yırtıcı kuşlar içinde en güçlü, kudretli kuş olarak kabul edilmekte “alp karakuş” olarak adlandırılmaktadır. Aklı, gücü, yüceliği, güzelliği, gençliği vd. özellikleriyle yeniden yaratılışı sembolize ettiğine inanılmaktadır. “Töştük” efsanesinde bir alp kara kuş sırtına bindirip yer altından yeryüzüne çıkararak iyi karakter ve davranışları Töştük’e vermektedir. Yine birçok dünya halklarında gelecekten haber veren, ruhları öte dünyaya götüren, gökle yer arasında aracılık yapan kutsal bir kuştur.19
Kartalın Sibirya halklarında totem olması bir yana tabiattaki bütün canlıların mevsimine göre yeniden hayat bulması ve güneşi kontrol ettiğine inanılır. Kuzey Asya’da şaman giysileri üzerinde kuş motifi, kuş kanat ve tüylerinin bulunması şamanın bu objeler aracılığıyla öte dünyaya uçabileceğini sembolize etmektedir. Söz konusu objeler, bazı araştırmacıları giysinin sembolize ettiği koruyucu ruhun ya da cinin insan ve kuş olduğu fikrine götürmüştür.20
Özellikle bu bölgede yaşayan Türk soylu halklarda kartalın totem olarak ayrı bir yeri ve önemi vardır. Yakut boylarının her biri bu kanatlı hayvanı totem olarak benimsediği gibi kendi boy ve soyunun kartalı kabul ederek (Dağlık Yakutlar, Yakut - Horinler, Kangallar, Kaçinler, Teleütler) saygı gösterip kutsamışlardır. Hatta Teleütlerin Markim boyu, kendi soylarının kartaldan geldiğine inanmaktadırlar.
Kırgızlar arasında kartalın özellikle totem olarak kabul edildiğine dair ayrıntılı bir bilgi olmamasına rağmen tabiattaki kültlerle yakından ilişkili olduğu kabul edilmektedir. Çocuk ve hamile kadınlara musallat olan kötü iyelerden (ruhlardan) kurtulmak için kartal getirilerek bela ve kötülüklerden arınılacağına inanılır. Doğumu zor geçen kadınların bulunduğu yere kartal getirilerek doğumun kolay geçmesi sağlanır. “Kartalı olan eve şeytan girmez” inancı vardır. Çoluk- çocuk kartalın önünden geçmezler. Kartal kazara öldüğünde ailenin bir ferdi ölmüş gibi üzülünür ve yası tutulur. Kartal ölüsü, beyaz beze sarılarak kuş yuvalarına yakın bir yere gömülür. Kartalın kanatları, kuyruk tüyü, kafa derisi, pençesi evin duvarına ya da beşiğe asılarak evi ya da çocuğu kötü iyeler, felaket, afet, nazar ve belalardan koruması beklenir. Yine cin çarptığına inanılan insanın kafasına kartal oturtulur. Baş ağrısı için kartal tüyünden yapılmış yastık kullanılır.
Kırgız münüşkör, bürkütçüleri: kartalı yaşadığı yer, tüy, renk, av becerisi, cesaret vd. özelliklerine göre 65 türe ayırır ve onların arasından ancak 19 cinsinin eğitilerek avlanabileceğini ifade etmektedirler (1. Buudayık, körbödük, 2. Alp karakuş, 3. Muz murut, 4. Kara cündüü kabırık, 5. Çöl, 6. Çögööl, 7. Karala, 8. Kapkara, 9. Kara köö, 10. Kuu kaşka, 11. Konur çegir, 12. Şaşkalan sarı, 13. Üç ala, 14. İbi kız, 15. Kuu çegir, 16. Bay kaşka, 17. Bay konur, 18. Baatır kaşaka, 19. Çokunun karası).21 K. K. Yudahin kartalları birbirinden ayıran özellik ve terminolojiyi Kırgızca- Rusça sözlükte vermektedir. Kırgız bürkütçüleri arasında yaygın olarak bilinen kartallar ve özelliklerine değinmek istersek ilk akla gelenler: buudayık, Şodokonun kartalı, bağ kartalı, tınar, çöl kartalı, çöl sarısı (Alatoonun dönme kartalı), tonar, kuu çegir, may çegir, töö kamdat, cılan köz, ak kırçoonun bürkütü, kancıgaluu karakar, küngöy kartalı, Alaydın ak közü, sazdın kara çakıldagı, ışkınçı, muz murut (Alay Pamir’de), baş sırga, kurt çıçaar, çumgal bürkütü, ur tokmok, İndistandın kök ayak, Orolmo tonun ak iyin (kulunla tay alan), İlenin çölü (kurt, geyik alan), Arkalıktın bürkütü vd. kartallardır.
Bu kartallar arasında münüşkörlerin eğitmek istemedikleri Alatoo’nun (Aladağların) dönme kartalı olarak bilinen çöl kartalı, çöl sarısı, too karası, kuu çegir, kara çakıldagı ve ışkınçı kartalıdır.
Çöl kartalı diğerlerinden hiçbir özelliğiyle farklı değildir. Kanat kuyrukları iyice belirginleştikten sonra tek başına avlanır. Belirli bir zaman sonra tırnakları düşer ve avlanamaz duruma gelir. Çöl sarısı ve too karası, kartalları eğitme zahmetine değmeyen alıcı kuşlardır. Çöl sarısı çoğunlukla Alay ve Alay-Kuu taraflarından gelir. Sağ baldırında bir kibrit batırılacak kadar delik vardır.
Halk, Kuu çegir’i felaket getiren kartal olarak bilir. İyi avcı olmaması nedeniyle tercih edilmez. “Sazdın kara çakıldağı” olarak bilinen kartal, sazlıklar arasında ördek, balıkları avlayarak yaşamını sürdürür. Işkınçı ise anasının yakaladıklarıyla yaşamını sürdürür. Münüşkörlör bu kartalı da eğitmeye değmez gözüyle bakarlar. Yine Tonar da itibar edilmeyen kartallardan biridir. Başı sarı, gagasının ucunda ise nişan vardır. Bu kartal “barçın” olduğunda (biraz geliştiğinde) beyaz tüyleri kararır. İnsana alışmaz ve baş eğmezler. Eğitmek bir yana yakalanması da zordur Cesaret ve atılganlıklarıyla ön plana çıkan kartallardan biri “töö kamdat”tır. Kartalların en iri olanıdır. İtelgi gibi yırtıcı kuşlara pençesiyle vurur. Pençesindeki arka tırnak çok sert ve güçlü olduğu için yakaladığı canlıyı sağ bırakmaz. Arka tırnak adeta hançer görevi görür. “Cılan köz” kartal ise yılan gibi hızla hareket edip tilkiyi yakalar. “Ur tokmok” tilki aldığı gibi korkusuzluğuyla da nam salmıştır. Avının küçük büyüklüğüne aldırmadan her hayvana saldırabilir. Çöl kartallarından biri olan Ak kırçoonun bürkütü de genellikle tilki avlar. Kanat sırtlarında beyaz ipe benzer çizgisi vardır. Yine kanat altlarındaki tüylerinin ikisi kısa ikisi uzun olan “ kancıgaluu karakar” da iyi tilki avlayabilen kartallardan biridir. Kurnaz, çabuk hareket eden tilkilerin baş düşmanı ise “Keregendüü kara köz”dür. Önce avına kanatları ile vurarak sersemletir, yukarı süzülerek uçar ve sonra tekrar kaçmaya çalışan tilkinin tepesine çöker. “Kabka”nın gagası uzun bacakları ise kalındır. Teskıy kartallarının gerdanında sedef gibi parlak tüyleri vardır. “Alaydın Ak Közü” nün gözleri, keçi gözleri gibidir. Çok tüylü ve kabarıktır. Alay Pamir’de yaşayan “Muz murut”un ise burnu kıllı, “Baş sırga”nın ise yırtıktır. Halk arasında “Baş sırga uçup pençesine düşen hiçbir canlı canını kurtaramaz” sözü yaygındır.22
“Şodoko’nun kartalı” diye bir söz vardır. Bu kartal kartalların en iyi kapanı sayılır. Kartalların, ufak kuş, güvercin, keklik, kaz, ördek, boz keklik sülün gibilerini avlayanlarından daha vahşi hayvanları kurt, tilki, vaşak gibi hayvanları avlayan kartallar daha makbuldür. Bu nedenle alıcı kuşların tamamına avcı kuş denmez.
Kartal tilkiden başlayarak azılı cırtkıç-kaman (yabani domuz) kurda varıncaya kadar 30- 40 yıl boyunca avlayabilmektedir 2. Kartalın Eğitimi ve Kartalla Avlanmaya Dayalı Terminoloji
Kuluçka döneminde dişi kartallar yuvalarında ötüşürler. En iyisi iki yumurta yumurtlar ve kırk ya da kırk beş gün sonra mayıs ortalarına doğru civcivler yumurtadan çıkar, yaza doğru kanatlanıp en sıcak günlerde uçmaya başlarlar. Yavru kartallar yuvada ne görmüşse uçarken gördüklerini, bildiklerini uygularlar. Bunlar yuvadayken bile dağ sıçanı, porsuk gibi hayvanlarla beslenmeye alışkındırlar. Biraz büyüyünce diğer hayvanları pençelemeye çalışırlar. Ana ve baba kartal yavrularına avcılık yapmayı öğrettikten sonra kendi başlarına bırakırlar.
Kartal avcı kuşların en büyüğüdür. Dört yaşındaki kartala “Barçın” kartal yavrusu denir. Doğancıların en büyüğüne bürkütçü “kartalcı” denir. Diğer avcı kuşları çağırmaya alıştıran insanlara “doğancılar”, ya da “kuşçular” denir. Kartal geniş kanatlarını yayarak hava boşluğunda serin rüzgârla birlikte süzülerek uzaklara uçmayı sever. Kartal kendinden irice hayvanlara da saldırır. Yüksek yerlerde, yüksek dağları yuva edinerek yaşamını devam ettirir. Bu avcı kuşu avlanmak için eğiten insanların bedenen ve zihnen diğer avcı kuşları yetiştiren insanlardan daha fazla efor sarf etmesi gerekir.
Bütün kartallar, avını görünce hemen saldırıp pençelerini avlarına geçirirler. Avını sert biçimde pençelemesi çok kızgın olduğunu gösterir. Kartal avını diğer yırtıcılardan kıskanır. Hatta sahibinden kıskanan kartallar bile vardır. Avını başka yırtıcılarla paylaşmamak için kanatlarını avını çevreleyecek şekilde açar. Kartalcı, kartalı koluna kondurup “şukşur” dediğinde kartal çok kızar.
Kartal keskin bakışlı bir kuştur. Doğancı sözünden ziyade kartalcı sözü daha çok yaygındır. Kartalla avcılık yapmak için uysal ve güçlü yılkı gerekir. Onun günlük yemini aksatmadan vermek gerekir. Böyle yılkılar hırslı olur. Kartalı sürekli kola kondurup yılkı üzerinde ava gitmek için hem yılkının hem avcının hem de kartalın güçlü olması gerekir. Kartalların yaşadığı ve yuva kurduğu yer ne kadar yüksek olursa diğerlerine göre avcılık yeteneği daha üstündür. Küngöy ve Teskey Alatoo kartallarının yanı sıra Narın dağlarının kartallarına “Dağ kartalları” denir. Çünkü bu kartallar diğer kartallara göre avını daha hızlı yakalar.
Eğri keskin gagası, taş gibi sert kaslı ayakları, mızrak gibi pençeleriyle avına direkt saldırır. Keskin sivri pençeleriyle avını yakalar ve özellikle tilki ve kurdu belinden yakalamışsa belini kırar.
3. Kartalın Yaş ve Tülemesine Dayalı Terimler
Münüşkörler, kartalın rengine tülemesine bakarak yaşını, avcılığını, gücünü her bir özelliğini inceden inceye ayırıp adlandırmıştır
Tüy dökme zamanı bütün kuşlar için aynıdır. Bu zaman kuşlar için faydalıdır. Çünkü dökülmüş tüylerin yerine yenileri çıkar ve kuşlar da kuvvet bulur. Kırgızistan’da genellikle nisan ayında havalar ısınmaya başlar. Kuşları tületmek için kartalcılar kartallarının yemini azaltırlar ve kuşların kilosunu kontrol ederler. Zamanla kartal zayıflamaya başlar. Ayakları da şişer. Bu da kartalı formuna sokar. Yemini kontrollü olarak azalttıkça kartalın eti sertleşir ve tüyleri tamamıyla dökülür.
Kartalın her bir kanadında beşer tüy vardır. Bu tüylerin kısa olanlarına “cergesi” denir. Hakiki avcı kuşların kuyruklarında on iki kuş tüyü olur. Sadece bir yumurta yumurtlayan kartalların kuyruğunda ise on üç kuş tüyü olur. Bu da iyi alıcı kuş olduğu anlamına gelir. Bu tür kartallar çok nadirdir. On beş, on yedi kartal yuvasından sadece bir tane çok iyi alıcı kartal ya çıkar ya çıkmaz.
Kartal tüy döküp bitirine kadar ağustos ayı gelir. İlkbahar aylarında hayvanlar tüy dökerek tülerler. Çiftleşerek ürerler. Sonbahar gelince de kartalın tüyleri gürleşir. O zaman kartalcı, kartalın yemini arttırır. Ne kadar yiyip kilo alırsa alsın der. Bu sırada eylül ayı ortaları olur. Kartalın kanatları, kuyrukları iyice gelişir, tüyleri su samurununki gibi parlayıp kendi durumuna gelir. Buna temiz tüleme denir. Çünkü tüylerin hepsi dökülüp yeni parlak tüyler çıkar. Bir de benekli tüleme vardır. O tülemede tüyler tamamen dökülmeden yeni tüylerin arasında eski tüyleri de görülür.
Kartalın yumurtadan yeni çıkan cücüğüne balapan denir. Biraz büyüyüp av aramak için uçtuğu döneme bozum (iki yaşında olan kartal) denir. Sonra ımtülök, küntülök ve barçın olur. Barçından sonra sanki yılkıyı “asiy” diye saydığımız gibi bir barçın, iki barçın, üç barçın, dört barçın diye devam eder. Bir yumurtadan ikiz yavru da çıkabilir. Kartalın tülemesi (tüy dökmesi) diğer tek tırnaklı ya da çift tırnaklı hayvanlardaki dişe dayalı yaşın göstergesidir. Bu nedenle yuvasından ya da ağla yakalanan kartal yavrusunun tüleme dönemleri bürkütçüler tarafından dikkatle izlenir. Yem verme ve eğitim süreci buna bağlıdır. Tüleme ve yaş dönemlerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkünüdür:
1 yaş: balapan ya da bala bürküt (ağla yakalanmışsa tor bürküt, yuvasından alınmışsa uya bala, uya bürküt), 2 yaş: (ilk tüleme): bozum, bozum tülök, tülök bürküt, 3 yaş: (ikinci tüleme): taş tülök, Üçüncü tüleme: kum tülök, Dördüncü tüleme: ım tülök ya da nım tülök, Beşinci tüleme: baarçın (barçın) ya da bir barçın, Altıncı tüleme: eki barçın, Ondan sonra yaşına göre 4, 5, 6 barçın diye devam eder.
Kartalın bozumdan sonra baarçına kadarki yaşı, her türlü tülemesindeki tüy rengini gösteren tüs bürküt, baarçından sonraki rengini gösteren kara bürküt olarak adlandırılır. Alıcı kuşların yaşı da kartalın yaşı gibi dördüncü tülemesine kadar benzer terimler kullanılır. Beşinci tülemesine beş tülök, altıncısına altı tülök vb. Talas’ın Kirov ve güney bölgesi münüşkerleri yukarıdaki terminolojinin yanı sıra bir tülök, eki tülök, üç tülök diye sayı sıfatları aracılığıyla adlandırma yoluna gitmişlerdir.
Kartalın semirip güçlü, kuvvetli alıcı kuş olmasında yaşının ve tülemesinin önemi büyüktür. Tüleme zamanında yemine özen gösterilir. Tületmek için tülöke oturtulur.
Tüleme zamanı nisanda başlayıp ağustos aylarında tülemesi biter (Kırg.: tülögü bütöt ya da tülöp bütöt).Tülemesi kartalın et ve kasına göre olur. Semirmişse hızlı olur (Kırg.: bat tülöyt). Eğer kartal zayıf ise tülemesini hızlandırmak için güçlü yem verilir. Her yıl tülemesi bittikten sonra etini kıvamına getirmek için (Kırg.: tap etine keltirüü) ve avlanma yeteneğini geliştirmek için yeniden aynı yöntemler uygulanır. Eğer kartal tüledikten sonra semirip tekrar kıvamına gelmezse (Kırg.: tapka kelbey) kola konmaz (Kırg.: meeley kaktı ). 3.1. Kartalı Yakalama Yöntemleri
Avcılar, kartalı genellikle daha küçükken yuvasından ya da av ararken ağ atarak yakalarlar. Alıcı kuşu yakalama işi daha yavruyken gerçekleşir. Biri manevra fişek hazırlayacak. Diğer biri ise kemendi bir ucundan tutarak kartalı ürkütmeye çalışır. Büyük kartallar (ana ve baba kartal) tehlikeyi hissederek yuvadan uçarlar. Bazıları ise yuvaya gelen bu yabancılara karşı saldırırlar. Pençeleriyle insanları yaraladıkları bile olur.
Biri kement ile aşağı kartal yuvasına inecek olursa kemendin yukarı tarafına kocaman bir kazık çakılır ve kement kazığa bağlanır. Kemendin diğer ucunu beline bağlar ve aşağı iner. Bu işi dört kişi ekip olarak yaparsa daha başarılı sonuç alınır. Aşağı inen şahıs kemendi boşaltır ve yavaştan kımıldatır. Eğer ana baba kartal, insana doğru geliyorsa o zaman onları manevra fişeğiyle korkutur. Birbirine değecek şekilde kemendin ucuna bağlarlar. Kartal yuvasının tam tepesinden yavaş yavaş kemendi aşağı indirirler. O zaman demir kalkanın paldır küldür sesinden ürken kartal yavruları bulundukları yerden fırlayarak dışarı uçmaya çalışırlar. Sonra onları yere kondukları zaman kolaylıkla yakalamak mümkündür. Kartal yavrusuna insan yaklaşınca yavru, hemen gagasını öne eğdirir, iki omzunu kabartır, pençelerini göstererek saldırı pozisyonuna geçip karşısındakini korkutmaya çalışır. Kartalcı onu çekip kundağa sarmalayarak götürür.
Kartalların vücudu iri olur. Güçlü pençeli, şiş kursaklı olur. İtelgi, Ilaçın gibi alıcı kuşlar bir kekliği yiyip doyarken kartal keklikle yetinmez. Kartalın bir günlük yemi bir tavuktur. Hem kartal, hem itelgi hem de ılaaçın aşırı yiyip çok doyduklarında uçamaz. Fazla doyduklarında kursakları sarkar ve uçmaların mani olur. 3.2. Yakalanan Kartalın Eğitimi
Bürkütçüler ağla yakalanan ya da yuvadan alınan kartalı eğitme işine girişir. Eğitme süreci uzun ve zahmetli bir süreçtir. Bu nedenle Sayakbay Karalayev “Tabın tapsa küyköşumkar; cakşı baksa tukur, tulpar.” demiştir. Kartalcı yakaladığı kartalın cinsini, türünü ve huyunu anladıktan sonra 40-45 günlük bir eğitimden sonra kartalı kendine alıştırır ve koldan uçarak av avlayacak kıvama gelir.
Yeni tutulan asoo ya da çırgoo bürkütün ayağına 20-25 cm’lik ince deriden yapılmış kayış çolok bağlayıp, tomogosu başına geçirilir. Ara sıra yem verilip belirli oranda kilo alması sağlanır. Bu süreçte yem verme işi uzun aralıklarla olur ve kartal uyutulmaz. Uzun süre uykusuzluktan yorgun düşen ve aç kalan kartal elden verilen yemi yemeye mecbur kalır. Bu etaba bürkütçüler üyür aldıruu derler. Sonra ündökkö kelüü ya da kirüü etabı başlar. Üyür alan bürküte tuur oynatıp tuura alıştırılır. Sahibi eldiven giyip elindeki eti göstererek belli aralıklarla kartaldan uzaklaşıp elindeki eti gösterir. “kıytu, kıytuu!” diyerek kendine doğru çağırır. Kartal uçarak kola konar ve yem yemeye başlar ve ündöke girer. Daha sonra çırgaga çıguu etabı başlar. Atlı biri çırgayı uzun bir iple bağlayıp ardından çırgayı sürükler. Kartal bu çırgayı birkaç kez basıp alır. Canlı bir avın ayağını yakalayıp ya da kaçacak gibi yapıp alıştırmak için avını aldığı yerde sıcak etini yedirir. (yedirme işi Kırgız.; tirleyt) Avını her türlü şekilde yakalamaya yönelik manevralar yapma, pençesiyle avını yakalama vb. antremanları yaptırarak yeteneklerini geliştirilir (Kırg.; burkturma üyrötülöt)
Kartal eğitiminde kartalı çağırarak yemi sürüklemek vardır. Bu kartalı eğitmenin ilk metodudur. Sürüklenen yem tilki derisinden yapılır. Önce tilki derisi tulum gibi içine yün, pamuk, samanla doldurulur, tilkiye benzeterek kurutulur. Avcı kuş bu tulumu yakalaması için üzerine salınır.
Bir başka yöntem de tilkikuyruğunu canlı tavşanın kuyruğuna bağlarlar ve kartalı bu tavşanı yakalaması için uçururlar. Tavşan hareket ettikçe tavşana bağlanan tilkikuyruğu da hareket eder. Kartal tilkiye saldırıyorum diyerek tavşanı yakalamaya çalışır.
Kartal eğitme işinin son etabına kayruu denir. Önceki öğrendiklerini uygulamaya yönelik çalışmalar başlar. Kartal artık doğal ortamda avını yakalayabilmesi için tam kıvamına (ağırlık, kanat ve pençelerinin güçlenmesi) gelmiştir (Krg.; tap etine kelüü).
Bötögösünü temizlemek için yemin arasına kıl, taş, pamuk vb. karıştırılır. Bir iki gün sonra kartal yediklerini kusar. Kartal avına salmadan önce atkı (corunun ciliginden yapılan tütük) fazla gelip geri çıkarır. Kartalı koldan uçurmak, avını yakalatmak için saluu (salmak) fiili kullanılır. Saluu fiilinin yanı sıra Kuzey Kırgızistan’da cayuu (yaymak) fiili kullanılır. Kartalı ava saldığında kartalcının arkadaşı vadide, düz ovada avı kovalayarak kartalın av sahasına sürer. Bu kişiye de kakmaçı denir.
Artık kartalı avcılığa hazırlama işleri başlar. Kartala hazırlama yemi verilir. Bu yemi kartalı güçlendirmek, ava hazırlamak için verilir. Kartalcı her gün kartalın durumunu gözetler, bacaklarına bakar. Eğer kartalın bacağı kurdun incik kemiğinden kalın olursa o kartal kurdu avlayabilir. Şayet kurdun değil tilkinin baldır kemiğinden büyük olursa o zaman tilki avlayacak kartal denir.
Yiğit, iri kartalların bacakları kalın, avuç içi kadar pençe genişliği olur. Böyle kartalları yılkıda el üzerinde götürmek çok zordur. Kartala ak yem de verilir. Bağırsaklarındaki kötü pis şeyleri çıkarmak için ılık suya şekeri karıştırarak verirseler kartal bundan çok hoşlanır.
Yuvasından alınan ya da ağla yakalanan kartal yavrusu eğitildikten sonra uzun yıllar ava gidecektir, belirli bir zaman sonra av kabiliyeti azalan kartal saygı gereği kendisine zarar verilmeden doğadan nasıl alındıysa tekrar doğanın kucağına bırakılacaktır. Kırgız bürkütçü ve kuşçusu kendisinin de tabiatın bir dengesi olduğunu bilir.
4. Yemle Ġlgili Terimler
Eğitilen alıcı kuşlar, genellikle kanatlı kuşlar (kaz, ördek vb.) mal vb. tuzsuz etlerini yerler. Eğitim döneminde kartala iki üç günde bir, bir kilogram et verilir. Bürkütçü, kuşçular et verdiğinde cem berdim (yem verdim) ya da cemdedim (yemledim) der. Kartal on, on beş gün yem yemeden sabredebilir.
Gücünü toplaması için genç hayvanların eti (caş et) verilir. Bu et kanı temizlenmiş tuzlanmamış et olmalıdır. Buna da ak cem denir. Ak cem sözcüğünün yerine şalap, cuumal gibi sözcükler de kullanılmaktadır. Kartallar ak cemde, şalap, cuumal sözcüklerine -berüü yardımcı fiil getirilerek kullanılmaktadır. 5. Alet Edevata Yönelik Terimler
Bürkütçüler, tuur, boo (onun türleri: uzun boo, çolok boo ve onun teegi), baldak, meeley, tomogo, küpkö vb. materyallerden faydalanılır. Kartal ya da alıcı kuşları bayloodo turgan da (yakalandıktan sonra) bir yerde kondurup sürekli tutmak için ağaçtan yapılmış her türlü materyalden (kütü, sırık) yapılan tuur kullanılmaktadır. Üzeri keçeyle kaplanıp uzun bağla (uzun boonun) 80-100 cm ince kayışla bağlanır. İkinci ucundaki teke kuş, kartalın butuna çolok boo bağlanır. Kayıştan yapılan bu çolok boo: kuzeyde salar boo diye adlandırılır. İpekten örülü bağlar: çalgan boo, kümüş boo diye adlandırılır. Kartalı güneş değmeyen bir yere (tuur ornotulgan cer: etrafı çalı çırpıyla kaplı baharda oturtmak için ya da üstü kapalı taze havanın girip çıktığı pencereli ahırda kışın bağlamak için) küpkö denen yerde tutulur. Çevresinden korkmaması için ya da gördüğü her canlıya saldırmaması için başına tomogo geçirilir. Tomogo: kartala, kuşa, ılaaçına, itelgiye (onun cinsi şahine) tomogo geçirilir. Ava salınırken ya da yem yerken çıkarılır. Diğer zamanlarda devamlı başında olur. Münüşkörler her bir kuşa, kartala uygun gelen tomogo örneğini hazırlayıp değişik tomogolar dikerler. Kola kondurulduğunda güçlü tırnaklarından korunmak için teke boynuzundan ya da kayıştan dikilen meeley (eldiven) ya da kolkap giyerler.
Uzunluğu 50-60 cm tekenin boynuzundan ya da ağaçtan baldak biçiminde (çocukların sapanı gibi iki çatal) yapılan iki çatalın biri eğere bağlı, diğer ucundaki açasına eldiven giyip kolunu bu çatala koyup kuşu bu kol üzerinde taşırken bu çataldan destek alır. Buna baldak denir. 6. Alıcı Kuşların Tedavisine Yönelik Uygulamalar:
Avcı kuşların tüylerinin arası açılır. Sağ tarafından bir kanadı, sol tarafından da bir kanadı düşer. Eğer bu kanatları daha küçükken kırılırsa o zaman kartal “Ken kurta” dönüşür. Kartalın kanatları büyüdüğünde hemen kırılmışsa kartalcı kartalın kanatlarını kendi hekimlik yeteneklerini kullanarak tedavi eder. Kartalın tüy, kanatları çıkıp ağırlaşmaya başladığında kartalcı yemini arttırmaya başlar. Kartalların kırılmış bölgelerini kartalcılar “tıntüür” denen usul ile tedavi ederler. Ayaklarıyla tepinmemesi için onu sımsıkı bağlarlar ve ayağının kırılmış yerinden derisini dilerler. Sonra “tıntüür” aleti ile kartalın ayağının parçalanmış kemiklerini toplarlar. “Tıntüür” taze gümüşten yapılan bir alettir (çuvaldızı andırır, ucu biraz kalıncadır). Kartalın ayak etlerinin arasında çok az kemik kırıkları kalsa dahi, kartalın ayağı irin toplar ve yaraya dönüşür. Bu yarayı tedavi etmek için hekimler yaraya iyi gelen bir tür toz serperler. Sonra yarayı ipekten bir iple dikerler. Dikilen yere sürülen ilaca mum yağı karıştırılır. İlacı ise atın kuyruğunu kazıdıktan sonra çıkan toza benzeyen bir şeyden yaparlar. Buna “kıl pançkur” denir. O tozu toplayıp eski keçe külüyle karıştırıp hayvanın dikildiği yere serperler. Bez ile sarıp keçe koyup, kırık tahtası ile ayaklarını destekleyip bağlarlar. Altı yumuşak olsun diye alıcı kuşun oturduğu tüneğin üstüne keçe dikerler. Kartal konduğu yumuşak tüneğe sağ ayağı ile oturur. On gün sonra şiş kaplamış yerleri iner, ayakları ise dayanağa asılı duruma getirilir. Alıcı kuşun kırık ayağı diğerinden iki parmak kısa olur.
7. Sonuç
Kırgızlarda alıcı kuşlarla avcılık, tarihi uzun yıllara dayanan bir meslek bir yaşam tarzıdır. Özellikle kartalın yuvasından ya da ağla yakalanarak eğitimi, hastalıklarına yönelik tedavi usulleri, etnografya, halkbilimi ilgilendirdiği gibi tarihçi ve dilcileri de yakından ilgilendirmektedir. Orta Asya’dan Selçuklu, Osmanlı Devleti dönemine kadarki tarihi sürece baktığımızda alıcı kuşlarla avcılığın önceleri geçim kaynağı, yaşam biçimi olarak algılanırken, sonradan düzenlenen sürek avlarıyla sultanlar, beyler ve padişahlar arasında spor, eğlence ve savaş sanatına dönüştüğü görülmektedir. Doğan, şahin, atmaca vb. alıcı kuşlarla avcılık Selçuklu, Osmanlı Devleti döneminde de devam etmiştir. Cumhuriyet tarihinde de halen (Artvin, Rize, Sinop vd. Karadeniz şehir ve bölgelerinde) doğan, şahin atmacayla avlanma devam ederken kartalla avcılığın yapılmaması dikkat çekicidir.
Kırgızlarda kartal ve kartalla avcılığa dayalı terminoloji (deyimler, atasözleri, bilmeceler, masallar, destanlar) maddi ve manevi kültürü de barındıran zengin bir kültürel mirasa sahiptir. Çoğu zaman avcılık ve kartalla avcılığa dair terimler birbirinin yerine kullanılmakta anlam bulanıklığına sebep olmaktadır.
Söz konusu kültürel mirasın yeni kuşaklara tanıtımında başta kartalla avcılığa dair Isık Göl ve Narın bölgesinde kartalla avcılık yapan ve bu kültürü yaşatan çok az sayıdaki bürkütçüler desteklenmeli, belgesel filmler hazırlanmalı ve terminolojisiyle ilgili dil araştırmaları yapılmalıdır.
Pek güzel bilgiler verilmiş. Teşekkür ediyorum.
YanıtlaSil